Güç, Gül ve Toplum: 1 Dönüm Tarladan Kaç Kilo Gül Çıkar?
Bir Siyaset Bilimcinin Tarlaya Bakışı
Siyaset bilimi çoğu zaman şehirlerde, kurumlarda ve meclislerde konuşulur. Oysa iktidarın doğası, en yalın haliyle bir tarlada da gözlemlenebilir. 1 dönüm tarladan kaç kilo gül çıkar? sorusu, yalnızca tarımsal bir merak değildir. Bu soru, üretimin, emeğin ve değer yaratımının iktidar ilişkileriyle nasıl iç içe geçtiğini anlamamızı sağlar. Çünkü her gül, toprağın, emeğin, sermayenin ve iktidarın kesişiminde doğar.
Gülün Politik Ekonomisi
Bir 1 dönüm gül tarlası ortalama olarak 350–500 kilo taze gül verir. Ancak bu sayı, toprak kalitesi, iklim koşulları, sulama düzeyi ve bakım emeğine göre değişir. Fakat siyaset bilimsel açıdan asıl mesele, bu verimin kimin kontrolünde olduğudur. Toprağa hükmeden kimdir? Emek kime aittir? Karı kim toplar?
Burada iktidar kavramı devreye girer. Devlet politikaları, tarımsal desteklerin yönü, üretim zincirinde kimlerin söz sahibi olduğu — bunların hepsi toplumsal düzenin nasıl kurulduğunu gösterir. Gül, yalnızca estetik bir nesne değil, aynı zamanda bir iktidar simgesidir. Tıpkı Michel Foucault’nun bahsettiği gibi, iktidar yalnızca baskı değil, üretim biçimidir de. Toprakta üretilen gül, bir ideolojinin kokusunu taşır.
Erkeklerin Gücü, Kadınların Katılımı
Tarımsal üretim, tarihsel olarak erkeklerin karar verdiği ama kadınların çalıştığı bir alandır. Gül üretimi söz konusu olduğunda da tablo benzerdir: erkekler stratejik planlamayı, pazar yönünü ve kazancı belirler; kadınlar ise tarlada, toplamada, ayıklamada ve kokuda emeğini verir. Bu noktada kadın emeği yalnızca ekonomik değil, demokratik bir katkıdır. Kadınlar tarlada bulunarak, üretim sürecine katılımı değil, toplumsal düzenin paylaşımını da yeniden tanımlar.
Peki, neden hâlâ üretim kararlarını erkekler verir? Kadınların karar mekanizmalarına dahil edilmesi, yalnızca adalet meselesi değil, aynı zamanda üretimin verimliliğini de etkiler. Çünkü demokratik katılım, doğrudan üretim kalitesini ve sürdürülebilirliği artırır. Gül tarlasındaki bu mikro düzeydeki iktidar ilişkisi, makro düzeydeki siyasal düzenin bir yansımasıdır.
İdeoloji ve Gülün Anlamı
Bir gül, farklı ideolojilerde farklı anlamlar taşır. Kapitalist düzende gül, pazarlanabilir bir ürün; sosyalist düzende emekçinin alın teri; ekofeminist bakışta ise doğa ve kadın dayanışmasının sembolüdür. Bu ideolojik çerçeveler, üretimin biçimini de belirler. Hangi güller yetiştirilecek? Hangi pazar hedeflenecek? Kimin emeği görünür olacak? Bu soruların yanıtı, doğrudan ideolojinin iktidar alanına işaret eder.
Toplum, bu anlamda bir tarladır. Tohum, ideolojidir; toprak, kurumlar; su, vatandaşlık bilincidir. Ürün ise, sistemin değer üretimidir. Eğer su adil dağıtılmıyorsa, toprağın bir kısmı kurur; eğer kurumlar eşit işlemiyorsa, üretim tekelleşir.
Vatandaşlık ve Katılımın Gül Bahçesi
Vatandaşlık kavramı, yalnızca oy vermek değil, üretim ve paylaşım süreçlerine aktif katılmaktır. 1 dönüm gül tarlasında, her bireyin katkısı toplumsal düzenin minyatürüdür. Bir kişi toprağı sürer, diğeri sulama yapar, bir başkası gülleri toplar. Ama bu emeklerin karşılığı eşit değildir. Tıpkı toplumda olduğu gibi, güç sahipleri dağılımı belirler.
Bu noktada şu provokatif soruyu sormak gerekir: “Gerçek vatandaş, sadece seçimde mi var olur, yoksa üretim zincirinde mi?” Eğer vatandaşlık sadece sandıkta başlıyor ve bitiyorsa, toplumsal düzenin kökleri kurumamış mıdır?
Gülün İktidarla Dansı
Gülün üretiminden kokusuna kadar her aşama bir iktidar ilişkisidir. Tarımsal destek kimin cebine giriyor? Emeğin değeri kim tarafından ölçülüyor? Pazar kime ait? Bu soruların yanıtı, aslında bir ülkenin demokratik düzeyini de gösterir. Çünkü bir toplumun iktidar yapısını anlamak için parlamentoya değil, tarlasına bakmak yeterlidir.
Sonuç: Toplumun Tarlasında Kim Gül Yetiştiriyor?
1 dönüm tarladan kaç kilo gül çıkar? sorusunun yanıtı, yalnızca tarımsal bir veri değil, siyasal bir aynadır. Ortalama 400 kilo gül, aynı zamanda binlerce dakika emek, onlarca karar, ve çok katmanlı bir güç mücadelesidir. Bu tarlada üretilen her gül, iktidarın biçimini, toplumsal adaleti ve ideolojik yönelimi yansıtır.
O halde, bir kez daha soralım: “Toplumun tarlasında, gülleri kim ekiyor; kim topluyor; kim kokluyor?”
Belki de gerçek demokrasi, bu sorulara eşit yanıtlar verebildiğimiz gün başlayacak.